27 Ocak 2017 Cuma

'Nasıl mı kilo verdim?' Part-2

Merhaba sevgili; sağlığına düşkün olmak isterken iştahına daha düşkün olup ipi elden kaçıran okur, merhaba!

Herkesi nasıl aynı kefeye koyduğumu da burdan görün istedim. Şaka bi yana bu seslendiğim okur, benim yakın tarihli kendim oluyor. O sebeple kimse üstüne alınmasın.


Geçen yazıda sağlıklı hayata minnak bir adım atmak için yine minnak önerilerde bulunmuştum. Umarım içinizden bazılarınız az buçuk denemiştir dediğim programları. Ya da denemese bile göz atmıştır en azından nasıl bi şeymiş diye. Deneyip fayda görürseniz haber edin bana. Ufak çaplı bi sevinirim ben de. Şimdi bu yazıda, daha önce de söylediğim gibi tamamlayıcı kısma değiniciğim biraz. Bunlar tabii benim naçizane fikirlerim. Kalkıp sonra ay bunu yedim zehirlendim, şu sporu yaptım fıtıklandım diye beni dava etmeyin yani. Benim program derleme hani anlamışsınızdır zaten. Bisürü şey okuyup kendim için makul olanları deniyorum. Tuttuklarımı paylaşıyorum sizinle de.(Tabii bunun bi tık bilimsel olanı meta analiz oluyo haberiniz olsun da.)


Şimdiiii mamalı kısıma geçebiliriz artık. Sadece sporla olmadığını yıllardır biliyoruz bu işin. İki temel bileşenden biri de beslenme tabii ki. Bu kısımdan hepimiz nefret ediyoruz (yalnız değilim inş). Çünkü tadını sevdiğimiz her şey yasak dimi dimi? O cheesecakeler, o çikolatalı sufleler, o dibini hemen gördüğümüz nutella kavanozları... Hepsinden soğutucam sizi kısmetse. Asla yemeyin demiycem tabii ki. Ben de hala yiyorum bunları. Yememem düşünülemez. Sadece insan olmayı öğrendim azcık, o yani. 



Yemin ederim sabah 56.1'di.
Sadece öğlen bile bi kilodan fazla yemişimdir.
Şaşkınım şu an.
(Paçozluğumu göz ardı edin.)


Öncelikle olaya biraz fizyolojik yaklaşıcam (Arkadaşlarımın çoğu doktor,  o yüzden isterlerse onlar bu kısmı okumadan atlayabilir.). Şimdi rafine şeker başta olmak üzere; pilavlık pirinç, patates, bisküvi, beyaz ekmek, mısır gevreği gibi besinler glisemik indeksi yüksek besinler. Glisemik indeksin yüksek olması ne demek? Yani aldığınız besin hızla kan şekeri glikoza dönüşüyor ve vücudunuz bu şekeri düşürmek için deli gibi insülin salgılıyor. Peki insülin ne yapıyor? Kanınızdaki şekeri apar topar hücrelerinizin içine sokarak hücrelerinizi besleyip büyütüyor. Yağ yapımını arttırıyor. Bildiğiniz analık ediyo yani hücrelere. Tabii insülin iyi ki var, cennet onun ayaklarının altında; yoksa nerden enerji bulurduk, nasıl ayık kalırdık, kan şekerimiz tavanda ne yapardık bilemiyorum ama kilo almamızdan sorumlu arkadaş da kendisi oluyo maalesef. İnsülini ne kadar kendi haline bırakır, az yorarsak o kadar iyi. Bunu da beslendiğimiz gıdaların nitelikleriyle oynayarak başarabiliyoruz. 


Ben mesela öncelikle sağlıklı olmak istediğime karar verdim bu süreçte. Bi hocam 'Uzun yaşamak istiyosanız, yemek yemeyin.' demişti. Bunun temelinde de şu yatıyo, vücudumuzdaki karbon yükünü arttırdıkça serbest radikal yükünü de arttırıp hücrelerimizi hasara uğratıyoruz ve ömrümüzü kısaltıyoruz haliyle. Mantıklı mı mantıklı. Aç mı kalıcaz o zaman? E hayır. Sadece, beslenme şeklimiz madem ömrümüzün uzunluğunda çok büyük bi etkiye sahip,o zaman bi zahmet az buçuk bilicez neyi yerken kendimize ne yaptığımızı. 


Başlıyorum efenim hikayeye. Elif diye bi arkadaşım var (Sevgiler Elif). Bu senenin başında, daha yeni intörn olmuşuz, geldim hastaneye, (önceki günden falan tam buğday ekmeğinden sağlıklı sandviçim hazır tabii) bi baktım Elif; bi saklama kabına domates, salatalık, peynir, yumurta ne varsa doldurmuş. Elimdeki sandviçe baktım sonra bi daha. O kadar da sağlıklı görünmeyiverdi aniden ki çok uzun süredir ya evde hazırladığım sandviçi yerim ya da evdeyken tarçınlı meyveli yulaf hazırlarım kendime. Hani düzgün beslenmeye çalışıyorum zaten, belli. Neyse sonra Elif'ten özenip ben de öyle getirmeye başladım kahvaltımı. İşin içinden ekmek çıkınca iki-üç ceviz ekledim. Süt falan içtim yanında. Öğlene kadar hiç acıkmadım resmen. Sandviç yediğim zamanlarda çok daha çabuk acıkıyodum yani. Baya tuttum bu olayı, hiç vakit kaybı da olmadı. Geceden yine hazırlayıp koydum dolaba, sonra çıkarken alıp direkt hastaneye. (Bu arada geçmiş zamanlı anlatıyorum ki kronolojik olarak süreç net olsun, yoksa bu olay hala devam ediyo arada. Devam etmediği zaman da erken kalkıp evde kahvaltı yaptığım için etmiyo.) Neyse işte bu düzen böyle devam ederken Elif'le aile hekimliği rotasyonu için bi aile sağlığı merkezine gidip geliyoruz. Orda da yicek hiçbi şey yok cidden. Ya sipariş vericez sağlıksız sağlıksız, ya aç kalıcaz. Bi tane ev yemekleri yapan abla var, o da utanmasa cüzdanımızı alıcak yani cebimizden (aslında 'şu' kadar tuttu ama siz öğrencisiniz sizden indirim yapıyo gibi gösterip yine de 'şu' kadar alayım). E dedik evden getirelim, ne varsa artık birlikte yeriz. Ertesi gün getirdik ikimiz de bi şeyler. Offfff! Ama var ya bu bi tuttu. Sıfır fire desem yeri. Her gün evden getiriyoruz, temiz temiz, güzel yağlarla yapılmış yemeklerimizi yiyoruz. Elif Muğla'lı, oraya gittiğinde bahçeden biber, domates bişiler getiriyo. Sanırsın köydeyiz yani. Reflüm bile hafifledi. O dönem eş zamanlı kahveme krema katmayı da bıraktım ki baya mühim bi şey. O da iyi geldi ama hastanedeyken kremalı içiyorum mecburen. Ona henüz daha iyi bi çözüm üretemedim. Allahtan günde max. bir tane içiyorum. Evde kendi yaptığım kahve mükemmel olduğu için o kremasız tabii ki. Neyse işte aile sağlığı merkezindeki bu lale devri bitti, hastaneye döndük. Ben bu olaya hastanedeyken de devam ettim çünkü ne idüğü belirsiz yağlarla yapılan, etli diye alınıp yarısı sinir ve yağdan oluşan, her gün yanında pilav ya da makarnayla tamamlanmış yemeklerden yemeye devam etmek istemedim. Elbet ki yemekhanede yediğim de oluyo, evimde aşçı yok sonuçta her gün yemeğim hazır olsun. Ama yemekhane olayını minimum seviyede tutmaya çalışıyorum, emin olabilirsiniz. Sonuçta bu değişimin faydasını somut olarak gördüm. Bu arada Elif'i bilemiyorum, inş o da devam ediyodur. Yine de çok çok teşekkürler ona. Canım Elif<3


Gelelim neler yiyorum, neler yemiyorum kısmına. Direkt yemediklerimden bahsedicem, çünkü çok azlar:D (bu yemiyorum dediklerimi de eser miktarda yediğimi gören yakınlarım olursa çemkirmesin hani yemiyodun diye, bu da can yani çeker) 


*Ekmek

*Pilav(dolma/sarma)
*Makarna
*Patates
*Gazlı(şekerli/şekersiz) içecek
*Meyve suyu(hazır/sıkma)
*Salam/sosis/sucuk/jambon...
*Ben aburcuburum diye bağıran tanımlanamayan aburcuburlar(bisküvi, cips, gofret, hazır kek, jelibon, şekilli şukullu gofret mi çikolata mı ne olduğu belli olmayan şeyler işte genel olarak)

Evet sadece bu kadar sanırım. Atladıklarım da olabilir. Bunların hepsi çok sevdiğim şeyler. Yerlerini bikaç daha sağlıklı besinle değiştirdim o kadar. Öncelikle ekmeğin yerini ne aldı bi bakalım. Benim için mucize niteliğinde bi ürün olan Wasa<3 Marketlerde direkt ekmek reyonunun orda görebilirsiniz. Mükemmel bir İsveç gıdası. İki dilimi yaklaşık bir dilim ekmeğe denk geliyor. Çıtır çıtır, bol lifli, tahıllı. Ben zaten ekmeği iyice kızartıp çıtır yemeyi seviyodum. Bu halini de çok seviyorum. Bi paketi 7 küsür tl. Bi haftadan uzun gidiyo bana. Gramaj olarak da 270 gr. Normal baget ekmekten çok az fazla. Bir baget ekmeği 10 günde yiyorum gibi düşünün. Böyle deli gibi tavsiye ediyorum ama size iyi gelmeyebilir de. Ben normal ekmek yediğimde hiç rahat etmiyo midem. Bunda en ufak bi sıkıntı yaşamıyorum. Günde ikisi kahvaltıda olucak şekilde max. 4 dilim yiyorum. 



DELIKATESS VALLAHİ!!!


İnsanlığın mucizesi Wasa'dan sonra geçiyorum doğanın mucizesi avokadoya. Ya resmen allahım onu bitkisel tereyağ olsun diye yaratmış. O kadar harika bi kahvaltılık ki! Sür Wasa'ya, üstüne koy yumurtanı(cılbır/haşlanmış/sahanda), peynirini, hatta reçelini, balını yani. Nötr bi tat ama bi şeylerle birleştiğinde harika. En önemlisi besleyici ve sağlıklı. Deneyen zaten hayatından çıkarmıyodur eminim ama uzak duranlar da denesin. Onu da bi tane alıyorum, bi hafta yetiyo bana yine.


Bu ikisi benim hayatımın olmazsa olmazı oldu artık.



'This is avocado.' der gibi oldu
ama temaya uysun dedim^^
Size sanat yaptım.


Şimdi diğer öğünlerde nelere düzenleme getirebiliriz ona bi bakalım.


Yancılar:

Yoğurt mesela. Önemli bi nokta. Çoğunuz hapur hupur götürüyodur zaten. Tok tutucu, lezzetli, sağlıklı, mikemmel bir detay<3 Yemeklerin yanında bi kase yoğurt hem midenizi doldurarak yemek porsiyonunuzu küçültür hem de besleyici olduğu için kandırıktan doyma yapıp acıktırmaz erkenden. Ben bi de üstüne çörekotu koyuyorum (ofcourse Elif'ten gördüm), harika oluyo. Hiç yağsız almaya falan kasmayın. Onu da denedim ben gereksiz bi şey. Bırakın yağlı olsun. Daha azıyla doyarsınız. Ben marketten bu küçük tekli yoğurtlardan alıyorum. Atıyorum onu da beslenme çantama, mis.


Beslenme çantam demişken de
şu havalı şeyi bi göstereyim size.
Ikea'dan almıştım bu sene.
Tam hatırlamıyorum ama makul bi fiyatı vardı.


Kurulara geçiyorum şimdi. Yemeklerinizin yanına illa kuru bi şey istiyosanız bulgur çok güzel bir kuru mesela. Ya nasıl severim ben. Hem yani normal bulgur pilavı olarak yersiniz, kısır yapar yersiniz, yeşil mercimekli, domatesli-biberli... bi dünya çeşidi var. Sebze yemeklerinin içine de bi avuç atıyorum ben bazen. Ayrı yapmaya gerek yok illa. Çok seviyorum öyle de. Glisemik indeksi çok daha düşük pirinç pilavına göre. Yani daha uzun süre tok tutuyo. Kinoa da bol protein içeriği, besleyiciliği, düşük glisemik indeksiyle çok iyi bi alternatif. Ben de aldım ama henüz aktif olarak kendim bi tarif denemedim. Dışarda salata olarak yemiştim, başarılıydı. Köfte de yapabilirsiniz. Bi de artık eskisi gibi aşırı pahalı, bulunması zor, her yerde satılmayan bi besin değil. Her markette var nerdeyse. Pirinçten biraz pahalıdır. 

Yemeklerin yanındaki içeceklere geçiyorum. Arkadaşlar zero falan geçin yani. Gazlı içecek tüketmeyin. Meyvesularının ve zero/light dışı içeceklerin şeker deposu olduğunu zaten biliyosunuzdur. Bunlar size yağlı karaciğer olarak döner bak benden söylemesi. İlla içicekseniz bi şey su için, ayran için. Kalkıp kırk yılda bir fastfood tüketiyosanız da verin hakkını için kolanızı ama her öğünde tüketenlere sesleniyorum; yapmayın, yaptırmayın! 


Gelelim gün içi atıştırmalıklarına. En sevdiğim bebeklerim<3 Ben kendim için şöyle bi yöntem izledim ve faydasını gördüm. Bu bayram çikolataları var ya tek tek paketli minnak, onlardan aldım yanıma bir iki tane. Mesela öğleden sonra canım tatlı bi şey istediğinde ondan yedim. Yani net porsiyon küçültmüş oldum. Canım çeke çeke kanırtmadım yemiycem diye. Yanıma çikolata almadığım zamanlarda olur da canım çok isterse bitter çikolata aldım. Atıyorum iki parça koparıp kalanı sarıp koydum çantama. Ertesi gün iki kıt daha. Zaten sağlıklı beslenmeye başladıkça tükettiğim paketli gıdalar yapay, yoğun, ağır gelmeye başladı. Çok daha azı yeter oldu. Vallahi yetiyo yani. Resmen şekeri fazla fazla boğazımda, dilimde, damağımda hissediyorum artık. Ayaklarıma kadar hissediyorum yani fazla gelince. Canım illa tatlı olarak bi şeyler çekince de yedim kasmadan. Çünkü gerçekten ne kadar yasak olursa o kadar cazip oluyo bunu kabul edelim. O yüzden arkadaşlar başta da dediğim gibi mühim olan insan olabilmek. İnsan olursak makul makul her şeyden yiyebiliyoruz. 


Alkole de değinmek lazım. Bu süreçte biradan şaraba hızlı bi geçiş yaptım. Zaten ikisini de seviyorum ama moduma bakmaksızın alkol alırken şarap tercih etmeye başladım. Bira içiceksem de 33 cl söylüyorum artık. Önceden yaptığım o 'yeaa beyle daha uygun oluyooee' hesabını bıraktım bi kenara. Çünkü benim için asıl 33cl söyleyince daha uygun oldu. Benim sınırımı belirleyen porsiyonmuş meğer. Atıyorum önceden iki 50lik içiyoduysam şimdi iki 33lük içiyorum aynı sürede. Totalde de 4 tl az ödüyorum:D 


Ya hofff yine kaptırdım gidiyorum sövmüyosunuz inşallah. Zaten sona da geldik sanırım. Çorba olmadı dimi kafanız? Şuraya bi toparlayayım. Hayatımıza girenler ve çıkanlar olarak yazıp en son da bi tanecik not bırakıp gidiyorum. Herkese bol şevkler, azimler diliyorum.


İstiyoruz:
*SU
*Sebzeler
*Şekerden çıldırmış olmayan meyveler
*Yulaf 
*Wasa
*Avakado
*Peynir, süt, yumurta,zeytin...
*Yoğurt
*Ayran
*Bulgur, kinoa, kuru bakliyat
*Ceviz, badem, kaju, fındık...(bunlar çiğ olucak)
*Zeytinyağı, tereyağ (İsteyen hindistancevizi yağı falan da alabilir minik tatlı atıştırmalıklar hazırlamak için. Ben bi deniycem onu da bikaç tarifte, güzel bişi çıkarsa yazarım.)


İstemiyoruz:

*Şeker
*İşlenmiş et(salam, sosis, sucuk, jambon...)
*Asitli içecek
*Pilav, makarna, niteliksiz her türlü ekmek
*Tatlı/tuzlu aburcuburlar
*Her türlü sos
*Hazır konserve gıda 

Not: That Sugar Film diye çok keyifle izliyceğinize emin olduğum bi belgesel var. İnsana kararlar aldırıcak bi belgesel. İşte bu paketli gıdaların falan bize neler yaptığını anlatıyo genel olarak. Asıl hedef şeker tabii. Sağlıklı beslenme olayını içselleştirmek açısından faydalı olabilir, mutlaka izleyin bence. Bunu da Elif önermişti bana. Keşke verseydim bu yazıyı o yazsaydı bari. Refere ede ede bi hal oldum. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder