31 Ocak 2017 Salı

Eski sevgililerimiz bizi kısıtlar mı?

Herkese merhaba,

Öncelikle şu an çok sinirli olduğumu belirtmek istiyorum size. Bu yazıyı yazdım, kaydettim(kaydettiğimi sanmışım), bugün bikaç değişiklik yapıcaktım. Çat silindi. Ama paniklemedim, değişikliği kaydetmezsem no problem gibi düşünüyorum. Geri geldim bi daha girdim falan yine yok. Silmişim bildiğin. Mehmet demişti zaten word'de yaz, sıkıntı olmasın diye oooof of.


Neyse bak kısa yazıcaktım bugün yine baştan baltaladım. Geçiyorum yazıma.


İki intens yazıdan sonra artık rahatlatayım sizi diyorum. Detoks olsun diye kısa yazmayı planlıyorum bugün. Ama bu işler belli de olmaz, allah büyük. Bi bakmışsınız yine 55 sayfa.


Şimdi herkes hayatının ilk aşkıyla bir ömür geçirmek durumunda değil. Biliyorum ki çoğunuzun en az bir eski sevgilisi var yani. Bu eski sevgililerin bize kattığı da bizden götürdüğü de çok şey oluyo haliyle. Yeri geliyo bi mekana gidip gidemeyeceğinize bile onlar karar veriyo mesela(vericeğim örnekte olduğu gibi...). Dedikodu yapıcam biraz. Kendimle ilgili trajikomik bi bilgi paylaşıcam sizinle(Benden anca kendim dedikodusu çıkıyo, haber ağım zayıf baya.). İzmir'de gidemediğim, çoğunuzun bildiği ve sevdiği bi mekandan bahsedicem şimdi. İzmirli olanlar bilir. Yeni yeni alternatif mekanlar açılmaya başladı bizde de son bikaç yılda. Bu third wave kahve dükkanlarıyla birlikte mantar gibi bi anda türediler her yerde. Artık sıkıcı bile olmaya başladı. Ben zaten ısrarla Starbucks'a gidiyorum, sorry. Neyse işte yaklaşık bi buçuk sene önce falan da No42 açıldı. Bi de burası açıldığında benzer çok yer yok. Hala bile o konseptte yer yok aslında. Çok keyifli bi fikir, helal valla. Yukarda tasarım atölyemsi odalar, illüstratörler; aşağıda plakçı, kafe, ayda bir tasarım pazarı. Müthiş. İşte ben oraya gidemiyorum. Yine sadede gelme konusundaki üstün başarısızlığımla karşınızdayım.

Hikaye şu, No42'nin ortağı/işletmecisi (nasıl adlandırsam bilemedim), benim eski erkek arkadaşımın çok çok çok kankası. O yüzden burası açılmadan, daha harabe bi haldeyken bile aşama aşama gidip görme fırsatım oldu. Birlikte bit pazarına gidip bi şeler aldık falan. Aaaaah ah arabamda taşımışlığım bile var o eşyaları. Lafını yapıyo değilim tabii ki helali hoş olsun. Benim için de baya verimli geçmişti hatta o pazar alışverişi. Ya zaten o kısmı geçtim, açılış gününde bizzat çalıştım orda, sokakta broşür falan dağıttım. Kimse tabii dönüp yüzüme bakmıyo yolda. Tasarım pazarı var diyorum, gelin bi bakın diyorum, sanırsın kahve sizden fal bizden demişim. Ya sen İzmir'de tasarım pazarı mı gördün güzel kardeşim. Bi dur, o ne de, aaaa bi bakalım de, şehrimizde güzel şeyler oluyo de. Neyse bak gereksiz girdim yine buralara.


İşte biz ayrıldıktan sonra ben yine bi süre gittim 42'ye. Sonra şimdiki erkek arkadaşımla flörtleşmeye başladık falan, hala gidiyorum sıkıntı yok. Kalkıp nispet yapar gibi Mehmet'le gitmiyorum tabii de birileri orda plan yaptığında da ay ben gelemem oraya diyip kasmıyorum. Mehmet de laf etmez zaten öyle bi şeye(gördüğünüz gibi çok cool bi çiftiz). Sonra dedim yani İzmir'de gidicek yer mi yok, ne gidiyorum buraya. Ama hala gitsem giderim modundayım. Sonra şöyle bişi oldu. Şimdi eski erkek arkadaşıma Ted diyelim, 42'yi açan kankası Lilly olsun, bi de Lilly'nin aşırı aşırı çok yıllık bi kankası var; o da Robin. Ted'le Robin üniversite zamanında yakın arkadaşmış, sonra sevgili olalım demişler, sonra bi aksilikler bişiler yürümemiş ilişki. Onlar ayrıldıktan sonra benli bi dönem var arada. Biz ayrılınca da bi süre sonra tekrar Robin'le sevgili oluyolar. Robin'le Ted de biz beraberken ağır küs. Aynı ortamda falan bulunmuyolar hiç. Detaya giremiyorum ama sıkıntılı yani o dönem. E bi de 42'de hepsi beraber takılıyodu en son. O yüzden ben şimdi No42 'ye gitsem über garip bi durum olucak. Kalkıp laf edicek halleri yok da deli miyim yani başka gidicek yer yok gibi oraya gideyim. Devrederlerse giderim ama^^ Hikayem bitti.


Diyeceğim şu; bazen aynı amfiyi, aynı çalışma ortamını, aynı sosyal alanları paylaşmak zorunda kalabiliriz eski sevgililerimizle. Hatta aynı projeler içinde yer alıp diyalog halinde de olabiliriz. İki taraf aynı rahatlıkta ve aklı selimlikteyse sıkıntı yok zaten ama durum benim anlattığım gibiyse ya da atıyorum bi taraf işi çirkinleştiricek gibiyse risk almayalım arkadaşlar. 'Ben ne gitçem ya o gitsin bana ne' falan da demeyin. Bozulan aura sizinki olur zira.



Şu resim kalkıp benle konuşsa şaşırmıycam.
Not1: Arada No42'de paylaştığınız o sayko tavşanlı duvar resminin önündeki fotolarınızı beğeniyorum bu arada. Pelin Çağlar çizmişti onu da, takip ettiğim için biliyorum. Yaptığı her şeye bayılıyorum resmen. Hatta bikaç resmini paylaşmak için izin istiyim dedim, dünyanın en mütevazi insanı sanırım. Sıfır ego, çok tatlı bi şekilde kabul etti paylaşmamı.(www.behance.net/PelinCaglar 'dan çalışmalarına göz atabilirsiniz, atmalısınız.)








           

Not2: Benim Alsancak'ta en en severek gittiğim yer de La Puerta. İki yıl oldu açılalı ve herkesin bilip severek gittiği bi yer. İki şubesi de aşırı tatlı ve sıcak. Dünya mutfağı konseptli menüsü olan çok yer olduğunu sanmıyorum. Vejeteryan/vegan arkadaşlar için de çok alternatif var. Mikemmel falafel yapıyolar. Bi de bar çok önemli gerçekten. Biraz pahalı, yalan yok ama baya güzel kokteyller çıkıyo o bardan. Son artık sustum, denemeyen varsa lütfen stoli salted caramel vodka shot denesin. Lütfen lütfen! (Ay resmen not diye girip ayrı bi post olarak çıktım.)



2 yorum: